1. patika /13.06.2002/ "kaptan'ın ve çoban'ın ışığı"

...limitsiz karanlıkta nesneleri seçebilmek için güçlü bir ışığa ihtiyaç duyulurmuş....
...kaptanların en büyük bunalımları pusulanın bozulması, göğün yıldızlara izin vermemesi ve iletişimsizlik zamanlarında ortaya çıkar.
...ellerini beynine uzatmış bir çobanın, birikimlerinden çekip alacaklarının çoğu hayvanlarıyla ilgilidir....
...onun kendisinden çok fazla bir şey beklemediği açıkken, durup ondan gücünün yetmediğini istemem benim aptallığıma bağlı değil midir?
...çobana duyduğum saygıyı hatırlıyorum hep...
...demek ki; saygımın yegane beklentisi "hayvansal" kılıkta olanlara odaklanmalıymış...
...üstelik, ona saygı duyarken, yapamadığı kötülükleri düşündüğümü de itiraf etmem gerek....
...yapabilse yapar mıydı ya da kötüyü yeterince tanımadığından dolayı yapmaz mıydı?...
...iyi ama, onun hayvanlarını hep sevdiğini kabullenmem de, bir hata olamaz mıydı?...
...hadi kızgın zamanlarında onları tekmeliyor ya da taşlıyorsa?...
...süt vermedikleri zaman, süte açlığını küfür ederek belli ediyorsa?...
...yağmur yağdığında, çamurlara bulanmış hayvancıklarına geniş bir ağacın yapraklarını siper edecek kadar akıllı değilse, onlara kötülük yapmış olmaz mıydı?...
...yünlerini toparlamaktan kaçınıp, kirleriyle kalmalarına göz yumuyorsa...
...ağıllarını daima iyi bir korunak yapmamakta ısrar ediyorsa ve vahşi hayvanların saldırılarını unutuyorsa...
...çobanın ışığıyla, kaptanın ışığı aynı yerden gelmiyor mu acaba?..

seçkin deniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder