41. patika/21.08.2002/ "çığ'ın tebessümü"

...çocukların, bebeliklerine dair hâtırâlarına neden o kadar sâdık olduklarını, hep en çok neden onları yeniden yaşamak istediklerini bilirsiniz, değil mi?...
...nerden bileceksiniz, demeyeceğim; bilirim sizler de birer çocuksunuz...
...hem siz, hem çocuklar bebeklik hâtırâlarınızı asla hatırlamazsınız…
...o halde neden sadâkât?...
...iki temel şey ile döner devranları elbette bebelerin...
...yerler ve yediklerini çıkarırlar, işlendikten sonra 'kalanlar' olarak...
...insan böyledir ya...
...bu değişmez hiç; bazen kemiyet ile bazen de keyfiyet ile belirlenir bedenden içeri girenler...
...sonra da çıkar giderler…
...ah, dağların elçisi dedikleri çığ, ne güzel görünür ya koparken, yuvarlanırken ve büyürken...
...sevgilerin içinde alışverişler....
...dolanır gider, hayat denen zamanın içinde...
...bir karış sonrasını göremediğini bilirim ya bebenin...
...gözleri laciverttir, önce...
...hep benzetirler, birilerine ...
...bir tek kendine benzemez, diğerlerince...
...akıllarına gelmez kendi olduğu...
...sürüklenir gelir çığ gibi, gelecekten gelenlere doğru koşarak…
...öğrendiklerini, yaşadıkları kadar gerekli sanmazlar bebekler ve çocuklar...
...her an öğrenirler...
...ve sınıflandıramadığınız kadar kendi'dirler...
...bu dünya'ya ait olmayan ilk ‘gayr-i ihtiyârî’ fiilleri, ne de hoş gösterir onları...
...gülümserler...
...ve siz hiç anlamazsınız...

seçkin deniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder