45. patika/25.08.2002/ "ar damarı ve çıplaklık"

...eteğinin boyuna karışmaz kimse elbette; başkasıysa o kadın...
...özgürdür çıplaklığında...
...lâkin, doğrudan veya dolaylı ırsî kıstaslar içindeyse ve aile çerçevesi dahilindeyse, er veya kadın kişinin o kadın kişiye karışmaması söz konusu olamaz...
...karışır, aklının ve sözcüklerinin büyüsüne güvenerek; onun saygınlığına dokunacak tüm ‘kem’ duruşları hatırlatır ısrarla...
...o kişi için kutsaldır, kendisi unutsa da-unutmasa da...
...bakışların ve ellerin dokunduğu, bedensel açlıkların tatmin edildiği kutsallıkların ‘kir’ hâlesi içinde saygın olmasını düşünmek bile gaflettir...
...o masumiyetin sayısız bakışlarla zedelenerek, azar azar eriyişini ve zamanla yok olmasını er kişi içine sindiremez...
...o oğuşun güzelliklerini taşıyan ruha bu bakışlar altında yaşayacağı duyguların haz verip vermemesinden çok, bilinçaltında oluşturacağı ‘ar damarı çatlaması’nı düşünür...
...çıplaklığa aşina olan ruhun önündeki ‘edeb'e dair engeller’ çürür ve yok olur...
...çıplaklık, ahlâkî çöküşün başlangıcı olarak kabul edilemez; çünkü başlangıç çıplaklığa ihtiyaç duymakla var olur...
...çıplaklık bu ihtiyacın geliştiği formdur...
...fiziksel görünümün, insan ruh yapısı üzerindeki etkilerini tüm araştırmacılar kabul etmekte iken, bunu reddetmek ne kadar akıllıca?...
...biliniyor zaten; ama beğenilmek ne kadar yüce bir amaç?...
...sizi beğenen de bir insan iken, bunu sevimlileştiren ne?...
...söyler misiniz; sizi beğenenin sizden ne istemesini beklersiniz?...
...herkese ait olamayacağınıza göre, beğenilmenin dayanılmaz gücünü neden bu kadar çok istemektesiniz?...
...elbette hükmetmek için...
...iyi ama bu yer kürede hükmeden herkesin, hüküm altında kalarak o güce eriştiğini bilmiyor musunuz?...

seçkin deniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder