47. patika/28.08.2002/ "kelâm"

...kelâm'ın iç yüzünü bilir misiniz?...
...içinden/yüzünden önce dış yüzüne bakalım, kelâm ne demektir?...
...”laf topluluğu “, der eskiler...
...doğrudur da...
...iç yüzüne sıra geleceği vakit, kaçar az bilenler...
...hemen eşelenmeyin yerinizde; biz çok bilir değiliz, belki o az bilirler biziz...
...az bilmenin korkusu ya bu; sözlük alışkanlıkları da yok onların, okuma hâzları da...
...çocukluğun saf ve yazılmamış hâfızâsını boş deviren bir neslin gözyaşlarını görürsünüz, mahçuplaşabilen yüzlerinde...
...en azından ‘bilmezliğin’ mahcubiyet gerektirdiğini bilirler...
...yıllarca bilmemenin ayıp olmadığını söylediler...
...iyi ama bilmeyen nerede ‘ne’ olur ki?...
...bir ‘şey’ olamayan için ayıp ne kadar anlamlı?...
...bu da bir nevi aldatma…
...öğrenmemek ayıpmış...
...bilmemek değil ha?...
...kelâm'ın iç yüzü...
...ne zor bir düşünce…
...kelâm, islâm'da felsefe anlatır...
...günlük kullanımda pek yok...
...kelâm, bir daldır akâid'in kavranmasında...
...yaprakları yemyeşil, mürteci olamayacak kadar güzel üstelik...
...akâid ise, Allah'ı anlamak ve ona kul olmak için koşulan bir yol...
...ve bu yol için kasları güçlü sprinterler gerek...
...kıvrak zeka, hayal gücü ve daha çok istek...
...istek, istek ve istek...
...geleceğin içinde kendini görmek istemek gerek…
...bilmemek ayıptır, diyen sesi duyana dek…

seçkin deniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder