93. patika/21.10.2002/ "zincir"

…ellerine dokunan birini kolayca affedemezdi, kürküne sarılı usta...
…dokunmakla hıçkıran korku, dokunamamaktaki saygın sevdaya dönüşmedikçe bu devam eder, giderdi...
...dokunmak, bir daha tekrar edecekse, bu yeterince iticiydi...
...dokunarak, dokunulmamanın mevcut büyüsüne dokunduklarını düşünürdü, insanların...
…dokundukça alışkanlık artardı çünkü; alışkanlıklar arttıkça güzellikler azalırdı…
…'alışkanlık olmaktan’ daha başka ne vardı kötü olan?...
...”güzelliklere alışılmaz!”, derdi yaşlı bilge...
...”içinde kalınır ve güzellik olunur!”...
…usta, aklın alamadıklarını, alabildiklerine taşımaya çalışmakta, değil mi?...
…ve o, bu nakliyâtın sade akılla, sade zekâyla mümkün olmadığını bilmektedir...
...insan, etinden ruhuna dönüşmeye gayret eder...
...ruhuna dokunur, hırsla…
...dokundukça alışkanlıklar oluşur, güzellikler azalır…
...ne zekâ kalır geride, ne akıl…
…bu mudur akletmek, bu mudur emr-i ilâhî ile amel etmek?...
...hayat, bilgi ile danstır, hey sevgili berduş!...
...sen bazen yararsız olduğunu sanmaktasın; oysa bilginin hiçbir çeşidi, senin ‘yararsız’ damgasını vurman için var olmamıştır...
...sen onu işlemekten âciz isen, o, seni yararsız bırakmaya kararlı olur...
…lâkin; bunu bilerek yapanlar, diğerleri kadar yararsız değildirler...
...iyiydiler; karınca kararınca…
...iyiler, var oldukları sürece, kötülerin kanıtları olurlar; kötüler de iyilerin...
...en çok iyiler kaçtılar ve en çok kötüler kanıtsız kaldı...
…kanıtsız kalanlar, kanıt aramadılar hiç...
...en çok olan, az'a tamah etmezdi zira...
...bir gün iyiler kanıtsız kalmalı...
...kötülükleri azaltarak...
...ve o gün, kötüler kaçmalı...

seçkin deniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder