166. patika/06.09.2003/ "düşünüyor ve yatıyorlardı"

...tasavvufun, dindeki düşünce evreni veya akıldaki sıralı-sırasız devirdaim serüveninin dinî türü olduğuna dair belirginleştirmelere gerek olup olmadığını düşünmeli...
...sonra kalkıp yürümeli, düşüncelerin karşıkonmaz akışıyla engin yollarda...
...düşünce kaabiliyeti gelişmiş 'adamlar'ın, ilerleyen zamanda neden felsefe ile tasavvufu ayırdıklarını düşünmeli...
...bilginin ana kaynağı 'ilâhî' olduğuna göre...
...insan, ilahî olanı reddetmeye karar verdiği zamandan sonra, ayrı-gayrılık oluşturmayı hedef seçti...
...iyi etti aklınca...
...yeniden bulacaktı kendi aklının elverdiği şekilde, bildirilen her şeydeki sırrı...
...ayırmasa, kendi olamazdı...
...reddetmese arayamazdı...
...reddetti ve aradı...
...filozoflar reddederek aradılar, tasavuf gönüllüleri ise kabul ederek...
...ama yaptıkları iş aynıydı; düşünüyorlardı...
...bir de yatıyorlardı...
...oysa ikisi de doğru değildi; hayatın diz boyu içindeyken...
...yaratan onlara hayattan çıkmayı emretmemişti...
...onlar emrin gereğinden çıktılar, kendi nefslerinde ararken yaratanı...
...filozof da yaratan'ı arardı, saklasa bile kendinden...
...her ne ise ayrı olmadıkları red ile kabul kadar farklı...
...belirtmeli demek, bunu açmak demekti hassâten...

seçkin deniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder