171. patika/15.09.2003/ "insan 'yok' olduğunda..."

...her kim, ne dilediğini bilmez, ne dediğinden haberdâr değildir; o hayatta biçâredir...
...o, ne yaptığını da bilemeyecektir...
...zihnin değişen zamanları birbiri ardınca sürüklenir gider...
...beden ardından bakakalır...
...ve azar azar dönüştürür kendisini...
...davranışlar bedeni yıpratır önce...
...lâkin; bu yeterince hızlı değildir...
...bu nedenle, geri dönüp bedeninize baktığınızda ne kadar zaman geçtiğini, kalan izlerden anlarsınız...
...vereceğiniz hükümler de yine anlıktır ve zihnin 'hâl'e dönük değerlendirmeleridir...
...zihin yine işine bakar ve ardışık fikirlerle zamandan muaf bir şekilde yaşar, gider...
...zihnin bahsedilen anlık hükümleri ve değerlendirmeleri bedenin davranışlara olan bağımlılığını yönlendirir...
...kişi, ne dilediğini bilir, ne dediğinden haberdârdır ve yaptıklarının farkındadır...
...dense ki; her daim zihin bedene dönükse ve her daim hükümler olursa ne olur?...
...o vakit insan bedeniyle aynı ilişkiyi aynı dengede tutamaz ve insan olmaktan çıkar...
...zihin ve beden aynı hıza sahip olamayacakları için insan 'yok' olur...
...farkındalığın en büyük tehlikesi, davranışların ağır işlerliğinden uzaklaşması ve zihinsel zamanların dışarıda geçirilememesidir...
...zihin, her zaman bedenin içinde olmamalıdır...
...ve zihin, bedeni, dönüp kendisine baktığı 'anlık hükümler'le idare etmelidir...
...mi?...

seçkin deniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder