259. patika/04.10.2004/ "kısa tanrılık nöbetleri"


...kırılganlık lâlelere de has değildir...
...siz hiç herhangi bir rüzgarda yahut fırtına da kırılan lâle gördünüz mü?..
....o, o kadar narin ve o kadar inceyken üstelik...
...yaşadığı tüm sarsıntılara karşılık ortalık sütliman olunca dimdik duruverir, olduğu yerde...
...ta ki; bir hayvan veya insan uzvu canına değene dek...
...insan neden kırılgandır?...
...lale kadar nârin ve lâle kadar ince olmadığı hâlde, neden sık sık kırılır, kırıldığını der, ima eder ve alınır?...
...kırılganlığın ne kadar değişken formları olduğunu biliyoruz, peki insan hangi kırılganlık sınıfına dâhil olur?...
...esastan bakıldığı vakit, kırılganlığın bir maske veya silah olduğu net bir şekilde görülecektir...
...sonradan gelişebilecek olayları yönlendirmeyi hedefleyen bir maskedir bu...
...karşısındaki insanı kendi emirlerine uymaya zorlayan bir silah...
...tüm akli ve nefsi farklılıkları azaltıp/daraltıp ve yoğunlaştırıp tek şeye, kendine yönelten bu tür insanlar için hazırlanacak tek sınıf vardır; benciller sınıfı...
...karşılarındaki ve çevrelerindeki insanları düşünmezler...
...benciller sınıfına sık sık rastlarsınız, genellikle yalnız sokaklarda kuruludurlar ve o sınıfın mensupları karamsarlık ışığından beslenirler...
...tek tip öfke giysileri ile kısa tanrılık nöbetleri vardır ve özel olarak aşırı korkaktırlar, ancak dışardan cesur görünürler...
...her zaman en iyi yaptıkları şey, aniden çekip gitmektir...
...buna karşılık asla akılları ile ve nefisleri ile çekip gitmiş değildirler...
...ve her kaçışlarıyla kaçtıkları yerlerde birer parçalarını bırakırlar...
...yaşadıkça çoğalır bu parçalar...
...en son, kendileri tek parça halinde kalırlar ve o hâlleriyle bir mikrop kadar küçük görünürler...
...şaşırtıcı değil, değil mi?

seçkin deniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder