265. patika/16.10.2004/ "ölüme alışa alışa ölürsünüz"


...alışmanın fark etmekle ilgilendiği zamanları bilir misiniz?...
...veya fark ettiğiniz zaman, fark ettiğiniz şeye alışmak istemediğiniz o çağa ulaştınız mı, bilmem...
...her kişi, orta yaşta yahut orta yaştan az ilerde...
...acının katmerlisini...
...sevincin göreliliğini...
...ölümün kaçınılmazlığını...
...insanların, büyüklenmelerine karşın kaçınamadıkları zavallılıklarını...
...ve daha bir çok şeyi fark eder...
...fark ettiklerine alışmak korkutur insanı...
...ölüme alışmak imkansız gibi görünür, ölümden korkan gözlere...
...önce sıralı ölümler, alıştırır insanı ölüme...
...yaşlılardaki sıra, yakına gelir gittikçe...
...ya da yakından uzağa gider ısrarla...
...bazen gider, bazen gelir o sıra...
...ve insan farkettiği ölüme alışa alışa,ölür...
...hastalıklardan kaçınılacağı ya da 'hastalıksız olunacağı garantisi' yanılgısı vardır insanda...
...hastalıklar hep diğerleri için vardır; kendisi hastalandığı vakit, alışamayacaını düşünür...
..."başkası kanser olmalı, ben değil"...
..."neden ben?"...
..."diğerleri neden sapasağlam?", diye ayaklanır...
...oysa, "diğerleri ne kadar sapasağlam?", demez...
...insan hastalıklara da alışır...
...acılar alışıldıktır, ama bir tek sevinçler alışılacak kadar uzun sürmez...
...niye ki?...
...kim dedi ki?...
...ebedi sevince kadar sevinçler alışılacak kadar uzun yaşansa idi, kim ebedi sevinci isteyecekti?...
...hem üstelik dünyada yaşanan her inciten şey, her acı şey, sevincin sonsuza döndüğü yerde 'hak edilmişse eğer' artık var olmayacaktır...
...derim ya; insan far kettiğine alışmaktan korkar...
...oysa o sevince alışmaktan değil, acıya alışmaktan korkmaktadır...
...yine derim ya; ölüm acı değildir...
...ama ölüme alışa alışa ölürsünüz...

seçkin deniz

2 yorum: