426. patika/22.12.2005/ "fenâ fî-llah ve hayâl kurumları"


...eski zaman az bilirleri, insanları aldatmak uğruna, insanların anlamakta zorlanacakları veya anlayamayacakları, dışardan karmaşık ve ulaşılmaz görünen; ancak içerden gayet nakıs ve basit çıkar hedeflerine odaklanmış olduğu kendilerince bilinen bazı kurumlar oluşturmuşlardı...
...insanları aldatmak onlara ne mi kazandıracaktı?...
...şimdi ne kazandırıyorsa onu; ne az ne de fazla...
...yokluk temelli kavramların söz edilen bu çıkar kurumlarında ne kadar çok kullanıldığını bilir misiniz?...
...yani "fenâ fi-llah" dedikleri gibi...
...Allah'ta yok olmak, demektir bu...
...ve o çıkar kurumlarının din mahiyetli (ve merkezli) sömürü düzeni 'fena fi-llah'ı en büyük hedef telakki ve şiar edinerek dolanıp durmuşlardır, taklitten ve bir yığın ritüelden müteşekkil ibadetimsi zincirler içinde...
...ve varlığın bizatihi kendisine aykırı olan bu hedef, inanan insanlar üzerinde yüzlerce yıl ve halen inanılması güç bir etki/baskı hâlesi oluşturmuştur...
...insanlar akl-ı selîm ile emredildikleri hâlde, akl-ı selîmi kullanmayı akletmemenin bedelini de, sürekli dengesizlikler yaşayarak ödediler...
...ödemeye devam ediyorlar...
...her şeye rağmen, konulan bu hedefi sorgulamayı dahi aklından geçiremeyen inanmış insanlar, bedellerin en ağırını ödemekle sorumlular...
...yüce yaratıcı, varlığın en kesin önermelerini insanlara aktarırken ve varlığı ile ezelî ve ebedî iken, insanlar onda yok olmayı nasıl hedefleyebilirler?...
...sadece ve ancak var olmayı mümkün kılan idrak mekanizmaları, nasıl yokluğu hedefleyebilir?...
...insan, gerçeği arayışında evrenin veya yaratılmış her şeyin temel kanunlarını algılayabildiği ve anlayabildiği ölçüde ve sadece yaratıcı'nın izin verdiği kadar ilerleyebilir...
...insanın, yaratıcı'ya yaklaşması imkânsızken, ona yaklaşmayı hedeflemesi ne kadar rasyoneldir?...
...ona yaklaşılamazken O'nda yok olmak nasıl mümkün olabilir?...
...O'nda yok olmayı rasyonalize etmek mümkün olsaydı, bu kez 'insanların sonsuz büyük kavramını ve sonsuz büyükte yok olmayı nasıl rasyonalize etmeleri gerekeceği' sorulacaktır...
...bu çıkarımlar dizinine tersinden de başlanılsa, sorular birbirini gerektirecektir...
...tamamen gerçek dışı bir hedefi, ulaşılması güç en büyük hedef olarak insanların önüne koymak, insanları daima kullanmayı ve aldatmayı mümkün hale getirecekti ve geçmiş zamanın az bilirleri bunu sıklıkla yaptılar...
...onların izinden gidenler de yapmaya devam ediyorlar, izleyenler, maalesef devam edeceklerdir..
...geçmiş zamanın çok bilirleri, böyle bir hedef koymaya cesaret edemezlerdi ve nitekim etmemişlerdir...
... son elçi de böyle bir hedef koymamıştır...
...sonrakilere ne oluyordu da, böyle bir hedef koyma ahmaklığına düştüler?...
...sormak lazım; söz edilen hâyâl kurumlarının ve hedeflerin varlık nedenlerinin başka açıklaması var mıdır?...
...akl-ı selîm ne zaman kendi hakkıyla var olacaktır?...
...insan ne zamana kadar en kesin ilahî mektuba itimat edip, onu anlamaya çalışacaktır?...
...yokluğun inkârcı tarafgirleri de, yokluğun câzibesini bu sebeple simetrik olarak kullanmışlardı, kendilerine eşgüdüm sağlayan inanmışları ve şekilde iki koldan kucakladılar...
...dengelerde boğuşan yokluk avlarını diledikleri gibi kullandılar...
...ömürlerinin son hadlerinde gerçeği farkedenler bunu açıkça kanıtlıyor...
...kullanılmış olmanın acılarıyla son nefeslerini veriyorlar...
...hiç değilse, ölmeden farkettikleri için şükrediyor olmalılar..
...bütün bunlara karşılık, varlık daima içaçıcı ve ferahlatıcıdır...
...sahi, insanlar bunu neden câzip bulmuyorlar?...
...kolay ve ulaşılabilir göründüğü için mi?...

seçkin deniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder