469. patika/22.04.2006/ "sayılar ve çoklu bakış açıları"


...sayıların insan hayatına girdiği anı pek bilen yok...
...her hâlde aidiyetlikleri/sahip olunanları veyahut karşılıklı durumları anlamaya çalışan ilkel insan modunu, sırf bu durumu açıklamak için kullanmaya kalkmak, yeterince câhilce olur...
...ki; bu mod uydurulmuş bir kalıptır ve insanın maymundan tedricen insana döndüğünü sanan zavallıların safsata merkezli yaklaşımından türemiştir...
...diyerek sayıların da kaynak olarak ilahî bir niteliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz...
...insanların sayılarla ilişkisi, sayıların kullanıldığı tüm evreni anlama yolunda atılan adımlarla sürer...
...hâlâ da sürmektedir...
...ve bu ilişkide, sayılar arasındaki o muhteşem bağıllık ve çok boyutluluk, algı potansiyeli düşük olan insanlar için gerçek bir kâbus gibi görünür...
...insanlardan çok azı, bu ilişkinin etkisini doğru algılayarak sayılar dünyasına girmeye karar vermiş ve bu hususta uzun ömürlü isimleri olan insanlara dönüşmüşlerdir...
...ki; çoğu, bu kadar şanslı değildi...
...sayıların büyüsüne kapılıp onları insanlar için anlaşılabilir kılmaya çalışanların çoğu hatırlanmıyor olsa bile, sayıların bugünkü bilinirlik düzeyi, onlara çok şey borçlu olduğunu unutmayacaktır...
...kaldı, ki; bugün, küçük bir çocuk, yüzlerce yıl önce 'koca bir bilimadamı' olarak bilinen bir insandan daha çok şey bilmektedir..
...kendi üretim emeği olmayan birçok bilgiye sahip olan insan, daha çok bilgiyle daha çok şey kavrayabildiğinin farkında ve câhilce ileri sürülen geçmiş köken teorilerine gülüp geçmektedir..
...buna karşılık, sonsuz bilgiden yeni parçalar alarak sayıları algılamaya devam etmektedir...
...sayılar, insanları korkuturlar...
...sayıların birbiriyle ilişkilerinden türemiş olan matematik ise, sistematik yapısıyla gerçek bir kosmos gibi görünür...
...insanın düşünme eylemlerini koordine etmekle kalmayıp, belirli şartlar altında varılan sonuçların daha farklı şartlar altında değişebildiğini gösteren matematik, bu yapısıyla çoklu bakış açılarının ortaya konmasını zorunlu hâle getirmiştir...
...iyi ve mümkün olduğu kadar eksiksiz sonuç elde etmeyi, sınırlanmış alanlar ve kontrol edilebilmiş şartlara bağlayan matematik, insanların mümkün olduğu kadar doğru yaklaşımlar ve davranışlar içinde olmasını, olmazsa olmaz sayan bir disipline dönüşmüşse, bu durum, onun evrensel sisteme uyumlu olmasından kaynaklanmaktadır...
...matematik, kendi nesnel yapısını insanlara borçlu kabul etmemektedir...
...zira tarihî gerçekler göstermektedir, ki; her bilgi alanı insanların elinde nesnelliğini yitirmiştir...
...evrenin ve doğanın değişmez ilkelerinin bağlı bulunduğu sayılar da, sırf bu özellikleri dolayısıyla, insanın subjektif yaklaşımlarını sürekli dışlamış, insana uymayı değil insanı yönlendirmeyi gerçeklemiştir...
...elbette bu durum, sayıların bilinçli oluşlarıyla değil, insanın onların varlıklarında belirleyici olamamasından kaynaklanmaktadır...
...kuşkusuz sayı kümelerinin ve sayılar arasındaki yeni ilişkilerin keşfi insanlarca yapılmıştır; ancak her yeni keşif, insanı sonuçsuz bırakan yeni sorulardan kaynaklanmaktayken, sayıların kendi varlıklarının keşfedilmesini zorunlu hâle getirdiğini görmek de mümkündür...
...insanı kendi çelişkisizliğini keşfe zorlayan matematik, tüm yüksek özelliklerine/bilimsel standartlarının katılığına rağmen yine kabullerden ve bu kabullere bağlı kanunlardan oluşmaktadır...
...söz edilen bu kabullerin kaynaklarının ne olduğu da bilinmemektedir...
...işte bu bilinmezlik, sayıların, evrensel bütünlerin var oluşundaki temel unsurlardan biri olduğunu göstermekte ve sayıların insana sadece keşiflerinden dolayı borçlu olduğunu söylemektedir...
...ve sayılar, bu borcun tediyesini de kendisiyle meşgul olan insanı diğerlerinden farklı kılarak yapmaktadır...

seçkin deniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder