583. patika/11.03.2007/ "ehemmiyet dönüşümü"

...her insan, kendisine verilenlerle sınanır...
...varsıl varlığıyla, yoksul yoksulluğuyla...
...varsıllık, maddeye yüklenen ehemmiyetlerin tümü gibi görünse de, değildir...
...şüphesiz; maddenin göreli ehemmiyeti ruha değene dek, madde varsıllık aracıdır...
...bu ehemmiyet ruha değdiği vakit ise, ehemmiyet olmaktan çıkar...
...hakezâ, yoksulluk da maddeye yüklenen ehemmiyete, aynı şekilde yakındır...
...maddî ehemmiyete hâiz her şey, zamanın sınırlarından birinde maddî olmayan ehemmiyetlere dönüşüverir...
...fakat asıl mesele bu 'ehemmiyet dönüşümü'ne kadar olan sınırlı sürede, insanın düşündükleri ve hissettikleriyle beraber ulaştığı sonuçlardır...
...yani yaşadıklarıdır ve yaşadıklarından geçmişinde bıraktığı 'sabır' ve 'şükür' muhasebelerinden kendisine kalanlardır...
...varsıllıktan doğan 'kibir' ile yoksulluktan türeyen 'isyan'ın, insanın günah ve sevap heybelerinde biriktirdikleridir...
...maddî varsıllık ve yoksulluk, insanın kişiliğine temas eden iki mühim meseleden biridir...
...diğer mesele ise insanların 'aşk' dedikleri gayya kuyusudur...
...ve bu mesele, insanın sâhip olduklarıyla ilgili maddî niteliklere sâhip değildir...
...fakat insanın ruhuna doğrudan temas eder...
...kişi'nin varsıllığı veya yoksulluğu da bu kuyuyla alakalı terennümlerde söz sâhibi değildir...
...ve insan 'aşk' münasebeti ile ruhunda biriktirdikleriyle de sınanır...
...insan hayatının tümü, kendisine verilmiş olanlarla verilmiş olmayanların sorgusuyla geçer...
...halbuki; insan, sınanmak üzere yaratılmıştır...
...kendisine verilenleri sorgulayarak yetersiz bulmak ve isyan etmek üzere değil...
...nihâyetinde hiç bir varsıl, tümüyle eksiksiz bir varsıllığa sahip olmadığı gibi, hiç bir yoksul da tamemen yoksullukla bezeli değildir...
...ki; böyle olsaydı, varsılların asla şikayet etmemeleri (şükretmeleri) , yoksulların da isyanlarından bir an bile vazgeçmemeleri (sabretmemeleri) iktizâ ederdi...
...maalesef, insan için böyle bir şey vâki değildir...
...sabreden yoksullar ile isyan eden varsıllarla doludur, dünya...
...çok azı farkında oldukları için diğerlerinden ayrıdırlar...
...ebeveyniyle bir arada büyüyen bir insan, ebeveyniyle asla karşılaşmayan bir insana göre varsıldır; ancak ebeveyniyle münasebeti olabildiğince çirkin olan bir insanın, bu varsıllığı diğer bir yoksullukla neshedilmiş gibi görünse de, hiç ebeveyn görmemiş olanın yoksulluğunu giderecek olan bir varsıllık asla söz konusu olmayacaktır...
...bu tahlille, sıhhate hâiz bir yoksulun, sıhhatten uzak bir zenginden daha varsıl olduğu söylenildiğinde, sıhhate ulaşan zenginin daha da varsıllaştığını, sıhhatini yitiren yoksulun daha da yoksullaştığını belirtmek, aynı şekilde mukayese yapılamayacağını da iddia etmeyi mümkün kılar...
...yani hiçbir hâl diğer bir hâl ile mukayese edilmeden, aynıyla değerlendirilmek zorundadır...
...sınanmanın insan için farkedilmesi gereken temel yönü budur...
...her varsıllık hâli şükürle, her yoksulluk hâli sabırla örülmedikçe, hiç bir insan, hiçbir şekilde, varsıllık ve yoksullukta ayrıştırılamayacağı her hâli için şükür ve sabırdan vazgeçmediği sürece sınanmadan hakkıyla ayrılmış olmayacaktır...

seçkin deniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder