600. patika/11.07.2007/ "gözyaşı"

...heyecanları vardır, insanın...
...hedefleri, kurguları, bir de özellikleri...
...özellikleri doğuştan gelir ve biraz da toplum ona bir şeyler yükler...
...harcanacak emek ve zaman gerekir sonra...
...insan doludizgin koşar gider, hedeflerinin peşinden...
...gün gelir; her şeyi sorgular acımaksızın...
...darbeler yemiştir, kullanılmıştır; kendisine ait olmayan hedefleri fark etmiştir; gereksiz yüklerini anlamaya başlamıştır...
...bazıları yoksuldur insanların, bazıları da varsıl...
...bazıları da, arada bir yerdedirler...
...varsıllar, yoksulların sırtlarına bir sürü yük yüklerler; onlar meşgul olsunlar ve sömürüldüklerini anlamasınlar, diye...

599. patika/05.07.2007/ "batılı arayışlar, değerler sistemi eleştirisi"

...batı medeniyeti ve kültürü ile yetiştirilmiş olan insan, kendi temel değerlerini 'dışlanma riski' dolayısıyla açıkça sorgulamaktan kaçınır...
...sorgulamanın doğrudan fark edilmemesi için de, kendi kültürü ve medeniyeti dışındaki öğreti ve düşünce sistemlerine ilgi duyarak yeni 'dinginlik araçları' arar...
...ortadoğu ve doğu kültürü, hıristiyan batı için daima câzip ve gizemli bir form taşıdığı içindir, ki; batı insanı, eski dünyanın ruha hitabeden eski değerlerini ,kendi kültürel değerlerine entegre ederek yeni bir üst değerler mozayiği oluşturmaya kalkar...
...çok satan 'doğu ivmeli' düşünce kitaplarının açtığı çığır, bunu kanıtlamaktadır...
...hıristiyanlığın yahudiliğe tepki olarak doğduğu, geliştiği gözününde tutulur ve zamanla katı bir maddeciğin savurduğu dinî yapılanmaların deforme olduğu tesbit edilirse, hıristiyan batı kültürünün neden yahudilikte temel bulmaya çalıştığı, dini kaynakların 'eski-yeni ahit' adı altında birleştirilerek, batı medeniyet ve kültürüne ırsîyet ve asalet kazandırma telaşına düştüğü daha kolay anlaşılabilir...

598. patika/04.07.2007/ "ideal ebeveyn el kitabı'"

...çocukların ruhlarına nelerin eziyet ettiğini, hiç düşündünüz mü?...
...o sessiz ve tertemiz dünyalarında, hangi ince ve minik şeyleri önemsediklerini bilir misiniz?..
...bin bir ihtimamla sizden bir şey istediklerinde, korktukları en büyük şeyin sizi üzmek olduğunu fark ettiniz mi?...
...onların isteklerinde ısrarlı olmalarındaki amaç, sizi üzmek değildir; yanlış anlamayınız...
...onlar, sizdeki önemlerini ölçmek isterler, çoğu kez...
...içinizde ne kadar yer edindiklerini bilmek isterler...
...onların her isteğini yaptığınızda, bilirler, ki; sizin için önemleri çok azdır, isteklerinin hiçbirini yerine getirmiyorsanız, bilirler, ki; kendilerinden nefret ediyorsunuz...
...onlar, öyle ölçerler...
...ve gerçekte, ruhlarının temelinde var olan sevgiyi ararlar onlar...
...ne istekleri önemlidir, ne de ısrarları...

597. patika/02.07.2007/ "insanı okuma sanatı"

...bir insan düşünün; hayatı boyunca edindikleriyle karşınızda...
...hangi derelerden derledikleri, hangi dağlardan aşırdıkları, hangi süzgeçlerden geçirdikleri ve hangi damarlardan beslendikleri, sizce meçhul...
...herhangi bir mekânda ve zamanda, tam karşınızda duruyor...
...onu hakkınız değilse bile, sessizce sorgulayın...
...onun size açılan penceresi, sözleri ve gözlerindedir...
...kanaatleri ve o 'hâl'deki mevcudiyetiyle...
...sorgularınızın sizden kaynaklanan derinliklerine takılmadan, sırf onun size verdikleriyle ilerleyin...
...onun iblis'le girdiği dalaşları bilemezsiniz...
...onun insanlarla sürdürdüğü kavgaları da...
...ölüme veya hayata nasıl hizmet ettiğini de...
...ama, onun size nasıl baktığını bilirsiniz...

596. patika/29.06.2007/ "didaktik kip"

...geldin, bugüne...
...ve durdun...
...kendinde bir şeyler değiştirmek istiyorsun...
...nerden başlayacağını bilmediğin için her başladığın yer, yanlış yer olduğunu, seni yeni karmaşalara sürükleyerek kanıtlıyor...
...ve sıra sıra kısır çekişliliklerle dolanıp duruyorsun, kendi ekseninde...
...beğenmediklerin sırtının içinde ve üstündeyken, ne ileri gidebiliyorsun, ne de geri...
...ileriye bakıyor ve görüyorsun kendince, kendi geleceğini; beğenmiyorsun...
...durup sendeki seni değiştirmek istiyorsun, tüm kusurlarından arındırarak...
...asılıyorsun, yıllardır her yerine yapışan beğenmediğin şeylere...
...ama kök saldıkları, sarıp sarmaladıkları yerleri tek tek koparamadığın için, sık sık başarısız oluyorsun...
...canın sıkkın yeterince...

595. patika/22.06.2007/ "söz sanatı ya da benzeşen izler etkisi"

...sözcüklerin düşüncelerle girdiği ilişki türüne baktınız mı?...
...basit ve anlaşılabilir bir ilişki türüdür, bu...
...sözcükler, düşüncelerin taşıyıcısıdır...
...ve onların elçisi olmak, gibi özellikleri vardır..
....sözcükler, elçilik yaptıkları düşüncelerin kendilerinin sırtında somutlaştığını fark etmezler...
...ulaştıkları yerde hangi etkilerle, neleri etkilediklerini bilmezler...
...işte bu yüzden kimse sözcükleri suçlamaz; suçlananlar daima düşüncelerdir...
...düşüncelerin sözcüklere dönüşürken çıkardıkları gürültüye baktınız mı, peki?...
...eğer; dönüştürücü güç yetkinse, gürültü pek duyulmaz...
...üstüste birikmiş anlamları karıştırıp duran sözcükler, dolaşıp durmaz orta yerde...
...her bir sözcük, doygun ve kendisinden önce gelenle kendisinden sonra gelen arasında, büyük bir vakarla, seçkin bir makam işgal eder...

594. patika/04.06.2007/ "boşluk sızlanmaları"

...hayat yokuşunu tırmanıp, kendi özgül tepelerine ne zaman vardıklarını fark edemeyenlerin -birden bire girdikleri iniş yolunda- dillerinden fırlayan, ilk anda herkesin hemfikir olup 'kafa sallayacağı 'eylemsizlik ön koşulu olabilecek birçok cümle vardır...
...meselâ; "hayat boş, ne yapsan nâfile!" girizgâhlı cümleleri sarfedenler, bunu duyan yeniyetmelerin ilerdeki hayatlarına dair eylemlerin tümünün dibine kibrit suyu döküyorlar...
...onların kulaklarına binen bu mânâsız yük, sıkıştıkları ve ümidlerini yitirdikleri vakitlerde, dillerinden fırlayıp diğer yeniyetmeleirn kulaklarına biniyor...
...beceriksizliklerin, yokuş aşağı inenlerin dillerinde sızlanmaya dönüştüğü bu durumda gözlenen düpedüz zavallılıktır...
...yani; "ben beceriksiz değilim, her şey boş ve anlamsız olduğu için başarısız oldum"...

593. patika/30.05.2007/ "kaçışsız süreç"

...düşüncelerin o ser'de durmayan genlerinde ne varsa, onların tümü, insan için alışılmış olan şeyleri daimi kılmayı gerektirecek figürlerle zorlanır...
...hiçbir şeyin aynı kalmayacağını bilen bir göz bile, alışılmış gündeliklerin sürmesini ister, ya...
...gerisi boş...
...insan, bedeninin doğayla ve zamanla girdiği senli benli ilişkilerine söz geçiremeyeceğini biliyor; ama kendine dair şeylerin, çok fazla ve hızla değişmesini istemiyor...
...ruhundaki aynılıkların değişmesine hazırlıklı olsa bile, bedenindeki aynılıkların değişmesine alışamıyor, alışmak istemiyor; daha fazla şeyin, eskidiği için eksileceğinin farkında...
...ergenliğe geçişte yaşadıklarıyla, gençlikten yaşlılığa dönen zamanda olanlara, asla hazır olamıyor...
...ancak; çaresizliğin boynuna bindirdiği yük, ona sorunun alışmakla ilgisi olmadığını, yavaş yavaş kabul ettiriyor...
...insan hızla geleceğine ilerliyor, kendisine süreli olarak verilenlerle sınanarak...

592. patika/20.05.2007/ "dünün eskiyen içi"

...güneş batıp doğuyor ya, dün hiçbir şey olmamış gibi...
...yeniden ışıyor, yerin yüzü...
...canlanıyor, uykuya emanet eller...
...ve sen yeni bir günde, dünkü kadar eksiksiz sanıyorsun her yerini...
...dün yitirdiğin bir parçan yoksa, eğer...
...sürüp gidiyor güneşin dansı, seni rahatsız etmeden...
...bir de, yitirdiklerin varsa, dünde...
...parçan kalmışsa, dünün eskiyen içi'nde...
...yani; dün varken bugün yerinde olmayan parçan varsa, dün yokken bugün var olan derdin var; bilesin...
...çünkü; onlar yer değiştiler...
...sende hiçbir şey, eksildiğinde, yerini boş bırakmıyor...
...yürüdüğünde itip yerine geçtiğin hava bile, eskisi gitmeden yenisinin gelmeyeceğini fısıldıyor...

591. patika/11.05.2007/ "en çelik asker"

...insanın en iyi bildiği kişi, kendisidir...
...bunda kuşku yok...
...zaten sorun, bu kesinlikten kaynaklanıyor...
...insan, kendisini iyi tanıdığı için başkalarını gördüğünde hemen mukayese yapabiliyor...
...heyhat; karşısındakini tanımadığını unuttuğu için, onu kendisi gibi sanıp sınıyor...
...sonra, o kaçınılası vahim vakalar zinciri boşanıyor, birden...
...başkasını sınaya sınaya, sandıklarının hâyâl olduğunu fark ediyor...
...içindeki gece, korkunç bir hızla bastırıyor...
...karanlıklarda fırtınalar kopuyor ve...
...ve kişi, başkasının kendisinden farklı olduğunu farkediyor...
...kişilikler ve karakterler ile bilgi ve bilgi izdüşümleri arasındaki farkların, basamaklarla ayrıldığını öğreniyor...
...ona aşağıdan baktığını anlıyor...